Old Blog Template - Free CSS Layout

Sanayimiz

boşalması için akrep ile yelkovanın işaret edilen saatte olması gerekiyor ki, bu zamanın zaman tarafından tayin edilmesi demektir..

Bandırma’da yıllanmış zemberek nihayet boşaldı.. Buna bir anlamda Kocaman vesile oldu ama bir baktık ki, Başkan Eraydın, atı alan Üsküdar’ı geçermiş örneğinde olduğu gibi ‘çevre planı’nı hazırlamış, İl Genel’in onayına sunmuş.. Peki, Bandırma nerede..!?

 

Son yıllarda Bandırma ve bölge yerleşim yerlerinin temel ve öncelikli sorunlarından birisi sanayileşme oldu.. İstanbul’un ‘finans merkezi’ olarak lanse edilmesi ile birlikte zaten ciddi anlamda ‘yer’ sorunu yaşayan İstanbul’lu sanayici ve işadamları yatırım yapabilecekleri yeni yerleşim alanlarına yöneldiler..

Kuşkusuz, her yatırımcının yer seçiminin belli ön koşulları var.
a- ucuz yer,
b- alt yapısı hazır alan,
c- ulaşım kolaylıkları,
d- enerji,
e- su,
f- hammadde kaynaklarına yakınlığı,
g- haberleşme,
h- deprem riski…vs,..

Bir yatırımcının yapacağı yatırım için yer seçiminde aradığı bu kolaylıklar günümüz dünyasında istihdam ve üretim yanı sıra ekonomik anlamda yaratağı katma değerin makro ekonomik anlamda ülkelerin mikra ekonomik anlamda ise, yatırımın yapıldığı bölgenin ya da kentin temel sorunları olma özelliğini taşıyor.

Biz bu bağlamda, Bandırma Ticaret Borsası bünyesinde kurulan Gıda Laboratuarı’nın açılışında söz alan Bandırma Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman’ın dikkat çektiği “Sanayi Gelişim Stratejik Planı’nı üzerinde duracağız.

Öncelikle şu sorunun yanıtlanması gerekiyor:
Sn. Kocaman’ın, ‘Sanayi Gelişim Stratejik Planı’ olarak tanımladığı ve ‘acilen’ gerçekleştirilmesinden söz ettiği ‘şey’ nedir..?

‘ Sanayi Gelişim Stratejik Planlama’ ; bir kent ya da bölgenin coğrafi, metorolojik, jeolojik, tarımsal, ulaşım, demografik, vb., özelliklerinin bir bütün ve aralarındaki ilişki bağlamında bilimsel olarak ele alınarak, sanayileşmede izlenecek yol ve yöntemin ileriye dönük planlanması ve programlanması,; belli amaç ve hedefler doğrultusunda izlenecek stratejinin belirlenmesidir.

Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman, öngördüğü ve önerdiği ‘Planlama’dan ne anladığını şöyle anlatıyor:
“Sanayi Strateji Geliştirme Planı, benim gündemime girmesinin sebebi,1.si Bandırma Ticaret Odası’nın vizyonunda hep Bandırma’nın hinterlandını konuştuk. Bandırma hiçbir zaman tek başına bir şey ifade etmez. Hele hele söz konusu olan vilayet adayı bir Bandırma ise, o zaman Bandırma’nın bir vilayet vizyonunu ve vilayet refleksini geliştirmesi gerek.
Ki Bandırma, ‘ben il olmak istiyorum’ diyor. Bir merkez; ilçeleri ve beldeleri, köyleri ile il olur. Zaten bugüne kadar yaşadığımız sıkıntılar bunlar değil miydi.? O zaman aynı yanlışa bizlerinde düşmemesi lazım.
Bandırma’nın gelişmesini ve kalkınmasını bir planlayalım dersek, bunu tek başına yapabilmemiz çok eksik ve yanlış olur. .”

Kocaman, ‘Planlama’ derseken, hem sanayinin gelişim hattınının belirlenmesinden söz ediyor hem de Bandırma’nın bu olayın merkezine kent olarak kendisini ‘vilayet merkezi’ olarak koymasını bunun yanında da yapacağı planlamanın bölgesel bazda yapılmasına dikkat çekiyor.

Bandırma’nın kronik bir kentsel hastalığı var. Yıllarca ‘vilayet olmak’ özlemi güden ve bunu her ortam ve fırsatta yineleyen Bandırma’nın bu talebi ‘kent iradesi’ ile realize etmek ve bu yönde kentsel gelişimini biçimlendirmek yerine ‘ vilayet talebi’ni sloganlaştırdığı dikkat çekiyor.
Özellikle genel ve yerel seçimler öncesinde ‘vilayet talebi’ siyasetin gündemini belirlerken, seçim sonraları bu talep, gerçekleşebilirlik olasılığı azaldıkça bir sonraki seçimlere kadar rafa kaldırılıyor.
Bunda Bandırma’nın diğer ‘vilayet olma talebi’nde bulunan ilçeler ve son yıllarda vilayet olan ilçelerden kentsel farklılıkları önem kazanıyor.

Bandırma, ‘vilayet talebi’nde bulunurken, merkezi iktidardan bu konuda ‘lütuf’da bulunmasını istemek yerine ‘ bir hakkın tescili’ noktasında ‘vilayet olma’ isteğini dilllendiriyor.
DPT’nin il olmak isteyen ilçelerin sosyo- ekonomik gelişkinlik ölçütü verilerinde Bandırma’nın merkez ilçeden yani Balıkesir’in önünde olması bu talebin haklılığının delili olarak kabul ediliyor.
Ancak burada bir sorun var.

Sn.Kocaman, Bandırma’nın “vilayet talebi’ne uygun bir ‘kentsel vizyon’ içersine girmek zorunluluğuna dikkat çekiyor.

Bandırma’nın ‘vilayet olma talebi” 50’li yıllara Menderes dönemine uzanıyor. “Kazara kaza kaldı kazamız”, “ İl olmak istiyoruz”, “Vali istiyoruz” dövizlerinin ardındaki Bandırma’ya bakıldığında kentin o yıllarda sosyo ekonomik gelişkinlik değerlerinin gerçekte çok yüksek olduğu iddia edilemez.
Bandırma’nın sanayileşme süreci 60’lı yılların sonunda BAGFAŞ ve ETİBANK ile başlıyor…Ve Bandırma’daki sanayileşme yanı sıra bununla bağlantılı kentleşme olgusu, spontone bir gelişme seyri izliyor. Gelişen ve büyüyen Bandırma olgusu, ‘obez’ bir çocuğu anımsatıyor. Plansız ve programsız olmanın ötesinde vizyonsuz…

Sn.Kocaman’ın sözlerine dönersek, Bandırma sanayisinin gelişme planının ‘stratejik’ bir yol haritasına sahip olmasının ‘vilayet olma’ vizyonu ile örtüştürülmesi, bugüne kadar ‘obez’ bir görüntü sergileyen kentin bilinçli ve bilimsel anlamda, belli bir kalıba,düzene, disipline sokulması çabası olarak da özetlenebilir.

Bandırma Belediye Başkanı Recep Eraydın, bu süreci şöyle özetliyor:
“Bandırma bu çalışmaları 40-50 sene öncesinde gündemine almak, tartışmak ve sonuçlandırmak zorundaydı. Bu yapılmadı.! Bunun nedeni bugüne kadar ki yerel yöneticilerin basiretsizliğinden kaynaklanıyor. Ufuklarının açık olmaması ve ileriyi görmeme olayı bu. Bu Türkiye içinde geçerli. Eğer, Türkiye 60’lı yıllarda bunu yapmış olsaydı çarpık ve plansız kentleşmenin önüne geçmiş olurduk. Bu sorunları geçiştirmeniz ya da zamana yaymanız da mümkün değil.. Erteler ya da zamana bırakırsanız yatırımcı ihtiyaçlarına yanıt bulduğu yere gider. Böyle de oldu zaten. Biz burada gelenlere bir şey sunamadık. Bandırma, OSB’yi bile ilerisini düşenerek iyi projelendirememiş. O alan ufak tefek depolarla dolmuş. Şimdi geliyor yatırımcı benden 150 dönüm yer istiyor, yer yok..”

Başkan Eraydın’ın bu açıklamalarını CHP’li Meclis üyesi ve aynı zamanda Kent Plancısı Yalçın Cömert de açıklamaları ile destek veriyor.
“ Bu sorun 1970’li yılların sorunu.. Bu sanayileşme olgusu ile karşılaştığında ki, bu BAGFAŞ ve ETİBANK ile başlamış bir süreçtir. Bunlardan sonra Balıkesir karayolu üzerinde sağlı sollu sanayileşme yaşandı. Bu süreçte bir sanayi planlaması yapılmadı. Örneğin, beyaz et sektörü çok hızlı ve entegre biçimde gelişirken planlama yoktu. BANVİT, bugün Türkiye’nin en büyük beyaz et üreticisi olmasına rağmen BANVİT bile tavukhane veya tarımsal amaçlı ambar statüsünde kuruldu, böyle başlamak zorunda bırakıldı.”

Başkan Eraydın ve Yalçın Cömert’in açıklamalarının örtak yanı, her ikisinin de bugün yaşanan plansız ve bir anlamda çarpık sanayileşme ve kentleşme olgusunun 60’lı yılların sonunda ve 70’li yılların başında başladığı noktasında odaklaşıyor.

Tarihsel anlamda çarpık ve plansız sanayileşme ve kentleşme sürecinin belirlenmesinde ise en büyük rol, her iki isim tarafından, o dönem kent yönetiminde söz ve yetki sahibi olanlara çıkartılıyor ki, bu hem önemli hem de doğru bir saptama…

Şimdi yüzümüzü tarihe dönelim ve 1960 tarihinden itibaren belediye başkanlığı sorumluluğunu üstlenmiş isimlere bir bakalım..

1960-1963 yılları arası Zekai Gümüşdiş belediye başkanlığı görevinde bulunurken; Dr.Necmettin Tolunay, 1963-1968 yılları arasında ve sonrasında da 1968 yılından 1977 yılına kadar Hasan Sur belediye başkanlığı görevlerinde bulunmuş..

Bu üç isimden Gümüşdiş ve Dr.Tolunay’ın görev yaptıkları 1960 yılından 1968’e kadar geçen sürenin Bandırma’nın sanayileşme ve kentleşme konusunda “uyku dönemi” içersinde olduğu söylenebilir.
Bandırma’nın sanayileşme alanında olmasa da kentleşme konusunda hareketlenmesi ya da bir diğer ifade ile “uyku dönemi”nden kalkması Hasan Sur’un 1968 yılında belediye başkanlığına seçilmesi ile başlamıştır.
Bugün Başkan Eraydın ve Cömert’in tarihsel anlamda vurgu yaptıkları dönemde Bandırma’da sanayileşme olgusu kendiliğinden (spontone) gelişip, biçimlenmiştir..

Cömert, bu tarihsel gerçeği de somut olarak önümüze koyuyor:
“Sanayi Stratejik Gelişme Planı, Bandırma’da bir sanayi planlaması yapılması demek. Bügüne kadar herkes kendi olanakları ile yürüdü. Kimsenin önüne bir plan falan konulmadı. Onun içindir ki, Bandırma kentsel kimliğini yıllarca sorguladı. Oysa ki, Bandırma bir sanayi şehridir. Hiç kimse Bandırma’nın şirin bir turizm kenti olduğunu iddia edemez.”

Kocaman da Cömert ile bu konuda aynı düşünüyor,
Şöyle diyor:
“Bandırma Sanayi Stratejik Gelişim Planı, Bandırma’nın bir kimlik kazanmasını da sağlayacaktır. Çünkü, bugüne kadar kentsel kimliğimizle ilgili hem farklı tanımlar yapıldı. Bir yandan liman kenti, bir yandan ticaret kenti, sanayi şehri, bir eğitim şehri gibi tanımlarda bulunduk hep. Şöyle veya böyle bu alanlarda bir gelişme yaşanıyor ama sanayi denilince bir tıkanma yaşanıyor.”

Bu her iki yorumda Bandırma ile ilgili farklı bir tartışmanın kapısını aralıyor.
Birincisi, Bandırma’nın kentsel kimliği…
İkincisi, konu sanayi olunca tıkanma yaşanması…
Evet, Bandırma özellikle siyasi boyutu ile kentsel kimliğini, geçtiğimiz yıllarda ve seçim süreçlerinde fazlasıyla sorguladı. Ancak, bu yaklaşımların ortak özelliği Bandırma’nın bölgesel coğrafi konumundan , bölgesel ilişkilerinden ve özelliklerinden kopuk ele alınmasında odaklaştı.Bir anlamda Bandırma,bu yorumlarla ve kısa yollu tanımlarla kendisine yabancılaştırıldı.

Bandırma; iki boyutuyla ele alınmak zorunda..
Birincisi, İstanbul, Bursa ve İzmir üçgeninin hemen hemen tam ortasında kalan ve bu geniş hinterlandı ile ele alınması gereken Bandırma…

İkincisi, Güney Marmara’da Kapıdağı, Karadağı ve Gönen’i, Manyas’ı, Susurluk ve Karacabey’ i ile bir bütün olarak ele alınması gereken Bandırma…

Her iki öge de, Bandırma’nın coğrafi konumu itibariyle tarihsel, ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını ve yaşamını belirlemektedir.

Bugün, İstanbul, Bursa ya da İzmir’deki ekonomik ya da başka her hangi bir alandaki olay ve olgu, dolaylı ya da dolaysız Bandırma’yı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu üçlü ayağa artık Çanakkale’ de eklemlenmelidir..

Bu tek yanlı ve tek yönlü ve Bandırma merkezli bir ilişki bağlamında da ele alınmamalıdır. Bugün özellikle İstanbul,Bursa gibi metropol kentler ve Çanakkale de kentsel gelişim dinamiklerini değerlendirirken Bandırma’yı çok yönlü planlamalarının içine almak zorunda kalmaktadır.
Bandırma, bu gerçeği zaman zaman dile getirmiş ama bu bölgesel ilişkinin anlamını derinlemesine analiz edememiş bir kenttir..

İkinci, şıkta yer alan, Bandırma’nın lokal anlamda bölgesi ile birlikte ele alınması ve değerlendirilmesinde, kentsel kimliğinin de bu çerçevede biçimlendirilmesinde yıllardır beri ciddi bir sıkıntı yaşanmaktadır.

Örneğin, Bandırma, bir sanayi kentidir ama aynı zamanda bugün banliyösü konumunda ve durumundaki Kapıdağ’daki yerleşim yerleri ile birlikte değerlendirildiğinde Bandırma, bir turizm kentidir..
Bandırma bir turizm kentidir ama aynı zamanda Gönen ve Manyas’ı ile Bandırma,bir termal turizm kenti, sağlık turizminin başlıca merkezlerinden biridir.

Bandırma bir termal turizm kentidir ama aynı zamanda Bandırma, bölgesindeki tarım ve hayvancılık potansiyali ile bir tarım ve hayvancılık kentidir..

Bandırma, bölgesel entegrasyonun odağındaki bir kent olarak, bu bölgesel ekonomik ve sosyal dinamikleri bir bütün ve içerdiği ilişkiler ve karşılıklı ektileşimler bağlamında ele alamadığı sürece kentsel kimliğini anlayamaz ve tanımlayamaz.

Lokal alanda bu kimliği olgunlaştıramayan ve anlayamayan bir Bandırma’nın İstanbul-Bursa ve İzmir üçgeni içersinde ‘kentsel’ ya da ‘bölgesel’ duruş sergileyebilmesi ve gelişimini paralelize edebilmesi de mümkün değildir.

Bandırma’nın sıkıntısı budur ve onun içindir ki Bandırma sn. Kocaman’ın dikkat çektiği ‘Sanayi Gelişim Stratejik Planlama’sını bu objektif ve bilimsel gerçeklik temeli üzerinde yapmalıdır.
Bu konu, daha da minimize edildiğinde Bandırma’nın bir sanayi kenti olduğu doğru bir sav olarak kabul edilebilir.

Başkan Eraydın, aynı gerçeğe şöyle işaret ediyor:
“Artık, bu konulara Bandırma merkezli değil bölgesel bakacağız. Bu planlamalara ve çalışmalara Edincik’i Erdek’i Gönen’i, Aksakal’ı dahil edeceğiz ve belki Karacabey sınırına kadar geleceğiz. Artık, Bursa da Bandırma’yı dolaylı değil doğrudan etkiliyor. Bursa’yı ve Çanakkale’yi iyi irdelememiz, düşünmemiz ve tartışmamız lazım. Ben bu çalışmalardan sadece sanayiyi de anlamıyorum. Örneğin, Kapıdağı’nın milli park olarak hizmete girmesi hepimiz için önemli.Manyas ve Gönen’ deki termal turizm önemli. Karacabey ovamız var ve bu ova organik tarıma çok müsait, o alanı canlandırmamız lazım. Meyvacılık çok önemli. Zaten bölgemize başka türlü de bakamayız. Bugün Edincik ve Erdek, Bandırma’nın mahallesi olmuş durumdalar.”

Gönen Belediye Başkanı Hüseyin Yakar, Edincik Belediye Başkanı Fevzi İpek,Manyas Belediye Başkanı Necmi Çetin ve Aksakal Belediye Başkanı Kazım Yeşilırmak ile bölge bazında ekonomik ve sosyal gelişmeleri ele aldığımız hemen her görüşmede hepsinin aynı gerçeğin altını önemli çizdiklerine tanık olduk.
Bölgemizdeki hemen her yerleşim yerinin yerel yönetimleri bu gerçeğin farkında ve bu alanda somut adımların atılmasında kendi üzerlerine düşecek her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduklarını vurguluyorlar.

Neden..?
Çünkü, bölgemizdeki yerleşim yerlerinin siyasi temsilcileri kaderlerinin bir diğer yerleşim yerine derinden bağlı olduğunu görüyor, biliyor ve izliyor..
Bu sadece yerleşim yerlerinin siyasi temsilcilerinin bildiği ve gördüğü, dillendirdiği bir gerçek olmaktan da çıkmış durumda. Özellikle Bandırma Ticaret Odası ve Bandırma Ticaret Borsası’nın öncülüğünde kurulmuş bölgemizdeki tüm Ticaret Oda ve Borsalarının içinde yer aldığı ‘Güç Birliği’ bunun somut göstergesidir.
Peki bu neyi gösteriyor..?

Bu durum, Bandırma ve bölge bazında yerel yönetimlerden başlamak üzere Ticaret Odaları ve Borsaları ile birlikte bir bilinç olgunlaşmasını ortaya koyuyor ve bu bilinç olgunlaşması artık herkesi el yordamıyla öngördüğü amaç ve hedeflere ulaşılması yönünde hareket etmeye davet ediyor.
Bu aynı zamanda Bandırma ve bölgemizdeki yerleşim yerleri açısından tarıhsel bir yol ayrımının eşiğinde bulunduğumuzu bizlere gösteriyor.

Ya tarihsel sürecin bizlerden beklediklerine yanıt vereceğiz ya da bugüne kadar olduğu gibi kulağımızın üzerine yatarak, gelişmeleri bir film gibi izlemekle yetineceğiz ki bunun siyasal, ekonomik ve sosyal sonuçları hem Bandırma hem de bölge için çok ağır olacaktır.

Bandırma, sn.Kocaman’ın öngördüğü ‘Sanayi Stratejik Gelişim Planı’nını gündemimize taşımasıyla birlikte bu planlamanın ne olup olmadığı ile ilgili farklı tartışmalar içersine girdi.
Örneğin, sn.Kocaman’ın önermesinin Bandırma Belediye Başkanlığı’nın da gündemine de girmiş bulunduğunu öğrendik.

Öğrenmemiz, daha önce bu konunun kamuoyunun gündemine taşınmamış olmasından kaynaklanıyor ki, bu durum aynı zamanda kentimizde kurumlar arası ileşitişimin ne kadar kopuk olduğunu da bize sunuyor. Örneğin, Belediye Başkanlığının bu konuda yapmış olduğu çalışmalardan Ticaret Odası Başkanı Kocaman’ın haberi yok..! Eminiz ki, ilgili diğer kurumlarında bu konudan ve yapılan çalışmalardan bilgileri bulunmuyor.

Kocaman,bunu şöyle yorumluyor:
“Bandırma Belediyesi’nin çevre planı ile ilgili çalışmasından haberim yok. Zaten benim sözünü ettiğim çevre planı değil.Benim sözünü ettiğim ‘Sanayi Gelişim Stratejik Planı’ ama bu çalışmanın içinde sanayi varsa çok güzel ve biz bunu da destekleriz ama böylesi bir çalışmadan maalesef haberimiz yok. Biz bu çalışmanın şeffaflık içinde, tarafların da katılımı ile hatta DPT’den ve üniversiteden bilgi açısından katkı da sağlanarak, bölge belediyelerimizle hep birlikte yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Onun için karşılıklı iletişim, şefaflık ve demokratik katılım önemli diye düşünüyorum. Böyle hazırlanmış bir planın sonuçta herkes tarafından kabulü de daha kolay olur. Ancak, kurumlar arası iletişimde ve uyumda sorunumuz var gibi görünüyor.”

Sn.Kocaman’ın bu beyanı bizleri farklı bir alana taşıyor ki, bu alanda belli sorularında yanıtının bulunması gerekiyor.
Birincisi, Bandırma Belediye Başkanlığı, bir çevre planı çalışması yürütüyor.
İkincisi, çevre planı çalışması kapsamında sanayinin de nasıl konuşlanacağı üzerinde çalışma yürütülüyor ama bu çalışma sadece sanayi sektörünü içermiyor.
Üçüncüsü, günümüz dünyasında plenleme özel bir önem kazanmış durumda.. HABİTAT ve Sağlıklı Kentler Projesi gibi çalışmalar kapsamında ise, kentleşme olgusu tüm boyutları ile ele alınırken, sanayileşme- kentleşme- doğa- insan ilişkileri bir bütün olarak ele alınarak, planlanmaya çalışılıyor. Planlama, sadece sanayinin planlanmasını değil, diğer sektörleri ya da alanları da kapsıyor.

Dördüncüsü, planlamada sektörel ihtisaslaşma ve sürdürülebilir kalkınma hedefi ayrıcalıklı bir yer ve önem taşıyor. O nedenle, Sn. Kocaman’ ın önermesi ile Sn. Eraydın’ın yerel yönetim bünyesinde yürüttüğü çalışma ortak yanlar taşımakla birlikte ‘aynı şey’ anlamına gelmiyor. Bu nun bile tam anlaşılmamış olması sıkıntılarımızdan birini oluşturuyor.

Beşincisi, bu konuda izlenecek yöntem sorunu.. Sn.Kocaman, bu konuda bölge belediyerinin ve ilgili kurumlarının katımı yanı sıra DPT ve Üniversiteden bilimsel katkının da sağlanarak şefaf ve katılımcılığın gözetildiği demokratik bir planlama sürecinden söz ediyor. Bunun sağlanmasının ortaya konulacak planla ilgili olası tartışmaların ve karşı çıkmaların önünü keseceğinden ve sonuçların kabulünü kolaylaştıracağına dikkat çekiyor.

Sn.Eraydın ise, çevre planının Belediye bünyesinde taslağının bile hazırlandığını ve İl Genel Meclisi’nde onaylanmasını beklediklerine dikkat çekiyor..

Eraydın, bu çalışmaları şöyle özetliyor:
“Bandırma’nın ana problemi plan. 50 yıllık 60 yıllık plan ama bölgesel planın hazırlanmasından söz ediyorum. Bizim için bir şans, Çevre Bakanlığı’nın Balıkesir’i Çevre Düzeni çalışması ile ilgili pilot bölge seçti. Bandırma’nın yapacağı çevre düzeni planı İl Genel Meclisi’nden onaylanarak geçecek. Bununla ilgili bir seneden beri çalışma yapıyoruz. İmar Komisyonu’nda arkadaşlarla görüştük, bazı noktaları sonuçlandırdık. Şimdi en son bir taslak çalışması yapıldı ve taslak çalışma şu anda Balıkesir Belediyesi’nde..”

Eraydın, bu taslağın onaylanması sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Prof.Dr. Mehmet Kaplan başkanlığında oluşturduğu planlama ile ilgili çalışma grubu ile bir üst çalışmaları sürdüreceğini vurguluyor.

Eraydın,yapılacakları ayrıca şöyle yineliyor:
“Şu anda bizim hazırlamış bulunduğumuz bir taslak plan var. Bu planın son şeklini Balıkesir’den de istiyorum. Gelince o zaman İstanbul’a gideceğim ve Planlama Bürosu’nda oturup, birlikte çalışma yapacağız. Türkiye’nin en iyi hocaları var burada ve Bandırma’yı da çok iyi biliyorlar. Burada çalışmalarımıza son şeklini vericeğiz ve sonra Balıkesir İl Genel’e sunup, bizim planımız bu diyeceğiz. İGM de planlarımız onaylandıktan sonra haritalarını hazırlatıp, gelen yatırımcıya buyur senin alanın burası diyeceğiz. Yatırımcı böyle yer arıyor. Zamanlama anlamında da tam zamanı bu çalışmayı yapmamızın. Çünkü, liman özelleştiği zaman adam gelecek ki, şimdiden bir çok firma geliyor, depo yapacak, yerin var mı, yok..! Böyle şey olur mu?”

Kent Plancısı ve Meclis üyesi Cömert, bu konuda Eraydın’dan daha farklı bir yol haritası çiziyor:
“ Bandırma’nın çok acil Kentsel Gelişim Projesi’ni biçimlendirmesi ve bunun için bir birim kurması gerekiyor. Belediye’de İmar Komisyonu, gündelik işlerin içinde boğuluyor. O zaman bu gündemi değiştirip gerçek gündeme yönelinmeli. İhtiyaç ne ise ona bakmalıyız. Açıkça ifade ediyorum, helvacı kağıdı üzerinde planlama olmaz. Bu sorumluluğun layıkıyla yerine getirilebilmesi için Bandırma’yı yönetecek olanların bilgi ve deneyim açısından donanımlı ve vizyon sahibi olmaları gerekiyor. Çünkü, Bandırma’nın kentsel gelişimi sanayileşme ile başlamıştır ve Bandırma’nın bugün yaşadığı göç olayının altındaki neden de budur. Bunlar siyasal ve sosyal yaşamımızda hiç anlaşılamadı ve bu tarihsel süreç bilimsel anlamda yorumlanamadı. Bakın, Edincik altına bir çok zirai depo yapıldı. Bu konu sadece Edincik’in sorunu mudur? Hayır.. Bu sorun aynı zamanda Bandırma’nın da sorunudur.”

Burada dikkat çeken konu, planlamanın biçimi ve niteliği konusunda farklı anlayış ve tarzların öne çıkmasıdır ki, Sn. Cömert, planlama konusunda belediye bünyesinde bir birim oluşturulması gereğini vurguluyor.

Cömert’i Kocaman takip ediyor ve Kocaman, planlama konusunda bir sanayi envanterinin çıkartılmasının önemini şöyle vurguluyor:
“Bu çalışma sadece bizim yapabileceğimiz bir çalışma değil. Yerel yönetiminden, ilgili diğer tüm kuruluşların ve kişilerin de içinde yer alacağı bir çalışma olmalı.
Daha önce Fakülte ile birlikte başladığımız, bir sanayi envanter çalışmamız var. Bir kere bu envanter çalışması ile neyimiz ver, neyimiz yok onu göreceğiz. Türkiye’de bile doğru dürüst sanayi envanteri yok! Bandırma ve bölgenin sanayi envanterini çıkartacağız ki, güçlü ve zayıf yanlarımızı, avantajlı ve dezavantajlı yönlerimizi görelim. Bir önümüzü görelim ki, bundan sonra Bandırma ve bölgeye gelen yatırımcıyı, sanayiciyi ona göre yönlendirelim ve hangi yörelerde konuşlandıracağız bilelim. Bu bir anlamda master planlamadır.”

Burada duralım..
Bandırma’da kentsel uyum ve kurumlar arası koordinasyondan, ahenkten, birlikte haraket etme ve ortak refleks örmekten, kişiler arası samimiyeti ya da genel olarak kişiler arası ileşimi anlamıyoruz…
Örneğin, Kocaman, herhangi bir konuda Başkan Eraydın’ı istediği zaman telefonla arama rahatlığına ve özgürlüğüne sahip olabilir. Bu başka bir şey.. Bizim üzerinde durduğumuz ise daha başka bir şeydir.
Görünen o ki, ‘planlama’ konusunda her kurum kedi doğruları ile hareket ederek bir sonuç almaya çalışmaktadır. Oysa ki, kurumlar arası iletişim ve etkileşim, paylaşımın belli bir anlayışla kooordineli ve ahenli gelişimi bizi daha olumlu ve bilimsel sonuçlara taşıyacaktır ve bu ne yazık ki, Bandırma hala ‘planlama’ konusunda bu durumdan hayli uzaktır..

Bu uzaklığı belirleyen ‘şey’ ise, konunun yerel yönetim tarafından siyasi ve bürokratik çerçevede ele alınması, adeta Bandırma’nın konunun dışında tutulması çabasıdır…

Eraydın,devam ediyor:
“ Bandırma’yı İstanbul’dan ayrı düşünmek mümkün değil. Çünkü, Bandırma İstanbul’un bir ayağı günümüzde. Yarın İstanbul finans merkezi olduğu zaman yatırımlar bizim bölgemize kayacak. Örneğin, Haydarpaşa Limanı kaldırılıyor şimdi ve nereye gideceği belli değil. Limanımızda özelleştiği için bizim 1/100 000’lik ölçekte lojistik destek olayı var. Bizim limanımızın arka bölgesinde antre depolar yani depolama sahası, serbest bölge, teknolojik parklar gibi konularda bölge planlama çalışması ve alt yapı çalışması yapmamız gerekiyor.

Bunlar üç-beş sene sonra Bandırma’nın gündemine gelecek konular. Liman özelleşti ama limanın arka sahası yok. Antre depolar lazım denecek. Yarın Devlet Demir Yolları da yetersiz kalacak, DDY’da bizden tahmil tahliye yerleri isteyecek. Örneğin, serbest bölge konusunda biz şu anda çalışma yapıyoruz.Bunu kurduğunuz zaman o alanda da başlı başına bir organize sanayi bölgesi oluşacak…İçinden demiryolunun geçtiği, karayolları ve liman ile bağlantılı bir alan olacak.

Burada ulaşım ağı çok önemli ve bunu düşünmemiz lazım. Mesela, çatrakda kavşak düzenlemesi yapacağız. Çanakkale’den gelen kamyonun oradan geçmesini istemiyorum ben. Karacabey kavşağından Debleke’nin altından Edincik altı ve Külefli istikametinden geçsin gitsin. Bunlar ilerde gündeme almamız gereken şeyler. İşte, Bursa- Bandırma demiryolu bağlantısı da bir proje olarak önümüzde.

Bandırma, tüm bunları gerçekleştirdiğinde, ne denilecek? 2.liman istiyoruz, denilecek. Ayrıca, Bandırma’da bir sivil hava alanının gündeme taşınması lazım. Bunların yerinin hep tesbit edilmesi lazım. Bunların yerini tesbit edersek,o zaman gelişmemiz daha kolay olur. Niye Bandırma’ya sanayici daha önce gelmiş de yer bulamamış? Biz bunları o zamanlar tesbit etseydik, bir çok sanayiciyi kaçırmazdık Bandırma olarak. İnegöl olmuş 250 bin nüfus, Bandırma güdük kalmış. Çünkü, sanayici geldiği zaman yer ister. Alt yapı hizmeti ister. Bandırma’nın sanayi şehri olması böyle olur ve bunun başka yolu da yok.Onun için bölgesel çevre planı şart.!

Biz iktidara geldiğimiz günden itibaren çevre düzenlemesi planı üzerinde durduk ama sorunlu ve bir önceki yerel yönetim dönemine ait Teknik Üniversiteye ait imar planı konusu vardı. Bitmemiş, senelerce sürmüş bir planlama vardı ve onu bitirdik. Şimdi biz bu planın dışında daha geniş, bölgesel bir çevre düzeni planı ile beraber yeniden planlama yapmamız lazım. Ayrıca bölgesel planlamayı yaptıktan sonra o bölgenin 1000’lik planları yapılacak. Biz Karacabey çatrağına kadar bunu yaptık ama muhtarlardan itiraz var. Belediyenin mücavir alan sınırı içersine girmek istemiyorlar.

Sn.Osman Kocaman’ın dikkat çektiği eksiklikleri bizler de önemsiyoruz. Bandırma- Karacabey yolu şu anda yapılıyor. Önümüzdeki seneye bu yol bitmiş olur. Bandırma- Aksakal yolu çalışmaları zaten devam ediyor. Aksakal-Susurluk yolunun ihalesi de oldu ve çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki sene içinde bu yol da tam anlamıyla bitmiş olur. Fakültemiz zaten Hastanemizle birlekte hizmete açılıyor. Bu yatırımlar Bandırma’yı sıçrama tahtası gibi ileriye taşıyacak. Bu sene Eylül ayında 5 bin 300 öğrenci gelecek Bandırma’ya. Seneye ise bu rakam 10 bini bulacak. Milletvekilimiz Cemal Öztaylan, Fakülteye 1.5 trilyon liranın dışında 3 trilyon para çıkarttırdı. Müteahhit parayı harcayamıyor. Öztaylan da bitir parayı yıl sonuna kadar 1.5 trilyon lira daha ödenek çıkarttıralım, diyor.

Bandırma sivil havacılık konusunu artık raftan indirmeli. Biz bunu derken askeri havaalanı içersinde yer talep etmek yerine başlı başına bir havaalanının yapılmasını ve sivil ulaşımın başlatılmasını ifade ediyoruz. Bunlar artık Bandırma’nın gerçekleri.. Önümüze hedefler koyuyoruz ve bu hedefler gerçekleştiğinde yatırımcı, turizmci bölgeye nasıl gelecek? Bunların hep düşünülmesi ve tartışılması gerekiyor. Bu amaçlara ve hedeflere Bandırma olarak neden ulaşamayalım? Bunlar Bandırma’ nın önünü açacak projelerdir. Bunları Bandırma’nın gündemine taşımazsanız, vatandaşa neyi vaad edeceksiniz? Yol yapacağım, kaldırım yapacağım diyecekseniz, bu zaten Belediyenin rutin işi. Ben bu başkanlık koltuğunda oturmasam da bu işler belediyenin zaten görevi…”

Eraydın, özetle ‘planlama’ ile ilgili söyledikleri bunlar…
Peki, Eraydın, ‘taslak’ olarak hazırlattığı ve Balıkesir İl Genel Meclisi’ne sunduğu ,burada kabulü ile İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bünyesinde kurulmuş ‘planlama brimi’ ile buluşup,son şeklini verip,aritalarını çizdireceği ‘taslak’tan bu kentin Ticaret Odası’nın, Borsası’nın, BANSİAD’ın ve diğer sivil toplum örgütlerinin, basının, kent aydınlarının dahli var mı..?

Hayır, yok..!
Bölgemizdeki yerleşim yerlerinin belediye başkanlarının ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların bilgisi ve katkısı var mı..?
Yine yok..!

“Bugüne kadar yerel yönetime gelenler bu yönde hiçbir şey yapmamışlar. Ciddi anlamda bir yer ve alt yapı sıkıntısı var. Biz bunları çözmeden nasıl gelişeceğiz, gelişemeyiz ki..” diyen Eraydın’ın bu konuda sergilediği hassasiyet tabii ki önemli ama bunun yeterli olabildiğini söyleyebilmek güç..

Eraydın,konuşmasına şöyle devam ediyor:
“Önümüzde yerel seçimler var. Bandırma’nın gündemini anlamak istemeyenler, bu zorunlulukları görmek istemeyenlerle Bandırma’nın işi olmaz. Bandırma’da artık ‘cek-cak’ dönemi bitti. Siyaseten ufkunuz açık olacak. Hep birlikte Bandırma’yı daha üst noktalara taşımanın arayışını sergilememiz lazım. Bunları yaparsak Bandırma’nın vilayet olmasının önünü açarız. Biz bunu siyaset söylemiyoruz. Siyaseten yıllarca söylendi, sözler verildi ama olmadı. Bandırma, şimdi bir hakkı tescillendirecek. Onun için Bandırma vilayet olacak, dediğimizde kimse bunu afaki olarak yorumlamamalı. Biz olması mümkün bir gerçeği vurguluyoruz.
Biz Bandırma çağ atladı, derken de aslında bu çalışmalarımız kapsamında bunu dile getirdik.

Gündemimizde gerçekleştirilmesi gereken bir çok proje var.Bu projeler, hedefler bir bir gerçekleştirildiğinde ortaya bambaşka bir Bandırma çıkacaktır. Biz bugüne kadar dairenin yarısını çizdik, bunlarla birlikte daire tamamlanacaktır. Bu aynı zamanda Bandırma’nın ve bölgenin yaşam standartlarının ve kalitesinin yükseltilmesi anlamını taşıyor. Ben bunları vurgularken sadece ekonomiden söz etmiyorum. Ekonomimizle birlikte kültürümüz, sanatımızda gelişecektir.”

Kuşkusuz,Başkan Eraydın’ın dile getirdiği temennilere katılmamak mümkün değil. Ancak, arzu ve istekler bir anlamda bir kentin ya da bölgenin gelişim trendini belirlemiyor.

Biz bu çalışmamızı konuşması ile ‘Sanayi Gelişim Stratejik Planlama’yı gündemimize haklı olarak taşıyan Bandırma Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman’ın şu sözleri ile bitiriyoruz:

“ Günümüz dünyası globalleşti. Globalleşen dünyada Bandırma ve bölgemiz bir nokta.
Biz ne ile mücadele ediyoruz? Bandırma, satın almaların, özelleştirmelerin, büyük birleşmelerin olduğu bir yerde Bandırma markalarını, firmalarını,bölgesindeki sanayici ve işadamını ne ile ve nasıl farklılaştırabilecek? Yerel özellikleriyle… Globalleşen dünyada yerel kimlikler ve renkler, zenginlikler de aynı şekilde öne çıkıyor. Ben dış ziyaretlerimde görüyorum. Gezdiğim ülkelerde şehir markalaşması hep öne çıkıyor.Bunu Bandırma’nın tek başına yapabilmesi mümkün değil ve bölgesel bazda birlikteliğimizi sağlayarak, bölgesel özelliklerimizi ve ürün çeşitliliğimizi dikkate alarak hep birlikte yapmamız gerekiyor.
Onun için bölgesel bazda oturup,bir bölge analizi yapıp, eksiğimizi fazlamızı, fırsatları, zayıf noktalarımızı belirlememiz ve bölgesel bazda reflekslerimizi örmemiz gerekiyor. Bir de Odamızın Fakülte ile işbirliği içinde kurduğu bir Enstitümüz var. Buna da finansman desteği sağlayarak,bölgemizin bir sınai kalkınma planının hazırlanması gerekiyor.”

Bugün 5 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
WwW.BaNdİrMaLiYiZ-BiZ.Tr.Gg

Popular Posts

Archives

Recent Comments

Search

Other Links

About this blog

Vivamus laoreet pharetra eros. In quam nibh, placerat ac, porta ac, molestie non, purus. Curabitur sem ante, condimentum non, cursus quis, eleifend non, libero. Nunc a nulla.

Valid XHTML 1.0 Transitional Valid CSS!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol